Mimi’nin Kabuklarını Paylaşmayı Öğrendiği Masal
Bu masal, çocuklara paylaşmanın güzelliğini ve dostluğun önemini anlatıyor. İncili Şehir’de yaşayan Mimi ve Şila’nın hikayesiyle çocuklar, paylaşmanın kalpleri nasıl ısıttığını öğrenebilir!
En yeni ve yenilikçi masal okuma sitesinde: Çocuk masalları, Eğitici masallar ve Uyku masalları seçenekleri ile sınırsız masal deneyimine ne dersiniz?
Bu masal, çocuklara paylaşmanın güzelliğini ve dostluğun önemini anlatıyor. İncili Şehir’de yaşayan Mimi ve Şila’nın hikayesiyle çocuklar, paylaşmanın kalpleri nasıl ısıttığını öğrenebilir!
Bir zamanlar, dişlerini fırçalamayı hiç sevmeyen bir sincap yaşardı. Bu sincabın adı Fufu’ydu. Fufu, her sabah annesi “Dişlerini fırçala Fufu!” dediğinde hemen bir bahane bulur, diş fırçasını saklar ya da oyun oynamak için dışarı kaçardı. Fufu diş macununun kokusundan hoşlanmaz ve diş fırçasının tüylerinin ağzını gıdıklamasından rahatsız olurdu. O yüzden dişlerini hiç fırçalamazdı. Sincap Fufu,
Büyükbabadan Gelen Sır Bir zamanlar yemyeşil bir köyde, herkesin çok sevdiği küçük bir kız vardı: Şirin. Şirin’in en yakın dostu, rengarenk tüyleriyle neşe saçan Boncuk adında bir muhabbet kuşuydu. Her sabah erkenden uyanır, birlikte kahvaltı eder ve gün boyu oyun oynarlardı. Ancak o sabah, Şirin’in büyükbabasının evinde bir telaş vardı. Büyükbaba, köyde herkesin bildiği ama
Zeynep ve Yaralı Serçe: Sevginin Gücü Masalı’nda Zeynep hayvan sevgisini ve iyilik yapmayı öğreniyor.
Bir zamanlar yemyeşil ağaçlarla kaplı, sessiz ve huzurlu bir ormanda, Minik adında bir sincap yaşarmış. Minik, çevik ayakları ve pırıl pırıl parlayan kürküyle ormanın en neşeli hayvanlarından biriymiş. Ancak onun diğer hayvanlardan farklı bir özelliği varmış: Minik, fındığa olan düşkünlüğüyle tanınırmış. O kadar çok fındık toplarmış ki bazen kendi yuvasına sığdıramaz, dalların arasında gizli saklama
Bir varmış, bir yokmuş. Küçük bir köyde, maceradan maceraya koşmayı seven Can adında meraklı bir çocuk yaşarmış. Can daha önce büyülü bir oda ve köyün sırlarını keşfetmiş, ama bu kez çok daha farklı bir macera için hazırlanıyormuş. Dün kapısının önünde bulduğu harita ve mektup, onu tekrar ormanın derinliklerine çağırmış. Can sabahın ilk ışıklarıyla sırt çantasını
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar uzak diyarlarda, yemyeşil ormanlarla çevrili küçük bir köy varmış. Bu köyde Can adında meraklı bir çocuk yaşarmış. Can, her gün ormanda kozalak toplar, kuşları izler ve arkadaşlarıyla birlikte oyunlar oynarmış. Fakat Can’ın en sevdiği şey, yeni şeyler keşfetmekmiş. Bir gün, Can okuldan eve dönerken kapısının önünde parıldayan bir şey
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, dünya üzerinde Pelin adında meraklı bir kız yaşamış. Pelin, gökyüzünü izlemeyi ve yıldızların parlaklığında hayaller kurmayı çok severmiş. Babası ona bir teleskop almış ve her gece teleskobuyla uzak gezegenlere bakarmış. En çok ilgisini çeken gezegen ise Mars’mış. “Mars neden kırmızı?” diye annesine sorup durmuş. Annesi de ona, “Belki bir
Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, rengârenk çiçeklerle çevrili, küçük ama çok neşeli bir okul varmış. Bu okulun en eğlenceli sınıfı ise 3/C sınıfıymış. Çocuklar her hafta yeni bir şeyler öğrenir, eğlenir ve birlikte güzel vakit geçirirlermiş. Bir gün, öğretmenleri Zeynep Hanım, sınıfa gülümseyerek girmiş ve “Çocuklar, bu hafta çok özel bir etkinlik yapacağız. Yerli
Bir zamanlar, çiçeklerle süslenmiş, kuş sesleriyle dolu, huzur veren bir köy varmış. Bu köyde herkes mutluymuş, çünkü burada yaşayanlar birbirine hep yardım edermiş. Köyün ortasında, yaşlı ve güler yüzlü bir kadın olan Esin nine yaşarmış. Esin nine, akşamları çocukları etrafına toplar ve masallar anlatırmış. Çocuklar onun masallarını çok severmiş, çünkü hepsi büyülü ve ders vericiymiş.