Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde yemyeşil ve berrak suyu olan bir göl varmış. Bu gölde yaşayan Işıltı adında bir balık varmış. Işıltı’nın harika bir kabuğu varmış, pulları parıl parıl parlıyormuş. Işıltı’yı bütün göl çok severmiş, çünkü gölün en küçük balığı oymuş. Ama gelin görün ki Işıltı bu durumdan hiç mutlu değilmiş. Bir an önce büyümek istiyormuş.
Günlerden bir gün balıklar toplanmış ve her sene yaptıkları gibi yosun toplamaya gitmek için plan yapıyorlarmış. Işıltı bunu duyunca çok heyecanlanmış hemen onların yanına gidip “Bende sizinle gelmek istiyorum” demiş. Diğer balıklar “Sen çok küçüksün, ağır yosunları taşıyamazsın,” demişler. Bu sözler Işıltı’yı çok üzmüş ama bir yandan da hırslandırmış. Işıltı, yosun aramak için kendi başına yüzmeye başlamış. Bir süre sonra, göl kenarındaki kayaların arasında minicik bir yengeç görmüş. Yengeç, kıskaçlarıyla kendinden büyük bir midye kabuğunu taşımaya çalışıyormuş. Işıltı merakla sormuş: “Yengeç kardeş, bu kadar küçükken bu koca kabuğu nasıl taşıyabiliyorsun?” Yengeç cevap vermiş: “Küçük olmak önemli değil, Işıltı. Önemli olan ne kadar çaba gösterdiğin ve ne kadar kararlı olduğun.”

Bu sözler Işıltı’nın aklına kazınmış. Daha azimli olmaya karar vermiş. Kendi boyuna uygun yosunlar bulmuş, büyük bir gayretle yuvasına taşımış. Her seferinde biraz daha güçlenmiş ve sonunda diğer balıkların yardımını beklemeden büyük yosunlar taşıyabilir hale gelmiş. Işıltı’nın azmi tüm göldeki balıklara örnek olmuş. Göl’ün en küçük ama en cesur balığı olarak herkesin sevgisini kazanmış. Sonunda herkes mutlu olmuş. Küçüklerin de büyük işler başarabileceği bir kez daha kanıtlanmış! Masal da burada bitmiş.
Daha fazla kısa masal okumak isterseniz Kısa Masallar kategorimizi inceleyebilirsiniz.